11 Haziran 2012 Pazartesi

Başbakan’ı severim; Çamlıca’yı daha çok severim

Ahmet Turan Alkan

Bugün, Çamlıca’ya cami konusuna değineceğiz.Okuyunca göreceksiniz ki, konu nâziktir; yanlış anlaşılmaya son derece müsait.

Kalp kırmadan, çam devirmeden, dal-budak kırmadan bana doğru gibi görünen şeyleri sizlerle paylaşmayı bakalım becerebilecek miyim?

Hâlen, dev anten direkleriyle görüntüsü kirletilmiş Çamlıca tepesi, İstanbul’un en mûtena, en tabii, en güzel ve yeşil tepelerinden biri (Yedi tepeden biri değil ama!). Allah için söyleyim, Çamlıca’ya câmi çok yakışır; daha doğrusu yakışırdı. Ecdâd lüzum görmemiş; çünkü Çamlıca dünün İstanbulu’nda şehrin dışı kabul edilen bir mevkii. Bir nevi yazlık mıntıkası, nüfusu mevsimlik ve yoğunluğu az. O yüzden hâcet görmemişler. Bir yere câmi yaparken cemaat talebini en evvel hesaba katmak lâzım.

Ecdâd, günümüzde çokça rastladığımız üzere, cemaatin talebini dikkate almadan şân olsun diye cami yaptırmamış; o türden görgüsüzlükler bizim kuşakların yüzünü kızartan türden hamlıklardır. Her boş ve müsait arsaya cami dikmekle dinimizin ekmel ve hak olduğunu, bu yolla İslâm’a hizmet ettiğimizi zannettik; biraz da geçmiş zamanlardan gelen ezikliklerimizi telâfiye çalıştık.

Acaba imanım mı eksik!

Bildiğim kadarıyla Çamlıca’ya cami fikri, Çamlıcalılar’dan değil Başbakan’dan geldi; eyvallah “Gemi yapılsın, istimi arkadan gelsin” fehvâsında 50 bin, yüz bin imza toplanır sonradan ama samimiyeti olmaz.

Velev ki karar verildi; cami inşaatının masraflarını kim karşılayacak? Görünüşe göre TOKİ’ye düşecek bu cereme. TOKİ bir devlet kuruluşu; niçin bir cami inşaatını finanse ettiriyoruz ki? Ataşehir’deki Mimar Sinan Camii de zannederim bu şekilde finanse edildi.

Bu finansman usulünü doğru bulmuyorum. Kaldı ki Müslümanlar’ın bağış yapmaya en çok can attıkları sektör cami inşaatlarıdır (Hele çok şerefeli minare yaptırmak söz konusu ise!). Belki karma bir finansman modeli uygulanır, bilemem. Bildiğim şey cami fikrinin samimi bir talep ve ihtiyaca dayanması, cemaat tarafından tamamen sivil bir teşkilatlanma ile masrafının karşılanmasıdır. Kaldı ki, mabedlere kamu bütçelerinden zaten elektrik, su, temizlik gibi destekler veriliyor bildiğim kadarıyla.

Gündemin baş maddesi “Hasbî”lik olmalı cami meselesinde; siz bu işin bir yerinde hasbîlik görüyor musunuz?

Diyelim ki her renge boyandık da sıra fıstîkî yeşile geldi ve Çamlıca’ya müheykel bir cami yapılmasında herkes mutabık! Turpun büyüğü hâlâ heybede duruyor ama; Çamlıca’nın neresine, nasıl, hangi mimarlık kavrayışını aksettiren bir cami yapılacak? Asıl düşünülmesi ve Müslümanları ilgilendirmesi gereken problem budur ve biz bu noktada feci şekilde kötü örnekler sergiliyoruz (İtiraz etmeden önce lütfen Camigor.com adlı siteyi tıklayınız). Eğer konu hakkında biraz olsun ilgi, dikkat ve endişe sahibi olanlardan iseniz göreceksiniz ki eli ayağı düzgün cami inşa etmek konusunda biz Müslümanların durumu hiç de parlak değildir; hatta sistematik bir başarısızlık bile söz konusu denilebilir. Selâtin câmilerini birebir taklit etmekten tutunuz da, onlardan “esinlenerek” tasarlanmış örneklere, oradan “tamamen özgün ve modern!” arayış gayretlerine kadar yapılmış yüzlerce, binlerce örneğin durumu tek kelimeyle iç karartıcı. Mahalle arasında cemaatin iânesiyle inşa edilmiş küçük mescidlerden başlayarak Selâtin camiilerini taklid eden iri ve görkemli mâbedlere kadar ne yapsak tutturamıyoruz, olmuyor; bana göre bu, medenî başarısızlıktır resmen!

Oh be, bir rahatladım!

İşi erbabına bırakmalı düşüncesiyle mimara sipariş verince başka bir acayiplik çıkıyor ortaya; “mimar anlamaz, biz yapalım” dediğimizde başka bir gudûbet. Bir habere göre Başbakan, Kahraman Maraş’ta yeni inşa edilen Abdülhamid Han Camii’ni örnek göstererek “Böyle bir şey olsun işte” demiş. Maraşlılar kızacak ama söyleyeceğim; ben beğenmedim. “Çok büyük olsun çok cemaat alsın” diye cami o kadar büyük tutulmuş ki tabiata meydan okuyan, çevresindeki yapılaşmaları iriliği ile ezen bir bina şeklinde görülüyor. On bin kişi alabiliyor, 80 küsur metrelik minaresine asansörle çıkılıyormuş; görüyor ve anlıyorsunuz ki bu bir meydan okuma yapısıdır ve benzerlerinin çoğaltılması yerine bilakis azaltılması, insanî, tabiî ve İslâmi ölçeği zorladığı için özendirilmemesi gereken bir örnektir. Bu büyük kütlenin Çamlıca tepesine oturtulduğunu düşünüyorum da...

Birileri için huşû ile seyredilecek bir manzara teşkil edebilir; ben sadece ürperirim. Azeri şairi Mirza Elekber Sâbir’in “Kaç bu Müslümanlardan, sığın bu Müslümanlara” mısrâındaki sığınılacak Müslümanlar’ın nereye kaybolduklarını düşünmeye başlarım.

Olacak iş değil, sakın ha!

İşin bir de siluet boyutu var; ona henüz değinmedik. Biliyorsunuz Sarayburnu’ndaki meşhur tarihi silueti Zeytinburnu cihetlerinden bozan ve çizen gökdelenin yükselmesine herkes teorik planda karşı çıktı ama bina fiilen meşrûiyetini ilan etti. Sahibine hayırlı olsun.

Acaba, “Sarayburnu ve Suriçi’nde bozduğumuz siluetin mazeretini Çamlıca’ya bir selâtin camii kondurarak telafi edebilir miyiz?” düşüncesi mi didiklenmektedir diye meraklanmadan edemiyorum.

Her yüksek yere bir cami kondurmak gerekmiyor; bazı şeylerin dağınık ve tabii hali daha güzeldir. Cami inşaatlarının, ahaliye güzel ve şirin görünme merakıyla devlet büyüklerince teşvik edilmesinden rahatsızlık duyuyorum nedense. Acaba imanım mı eksik diye havfleniyorum bazen. Sahi, elâlemin bayılıp kendinden geçtiği güzel projelere karşı çıkıyorum sanki?

Evet, Ataşehir’deki Mimar Sinan Camii’ni de beğenmiyorum; yeri elverişsiz, mimarlığı birebir taklit, çevresiyle uyumsuz, semt sakinlerinin desteğinden mahrum (üstelik sert eleştiriler de alıyormuş) ve her haliyle “desinler, görsünler” maksadına hizmet için TOKİ’ye finanse ettirilmiş bir yapı. Kimse kusura bakmasın, beğenmedim; böyle zorlama projeleri sevmiyorum; dibinde hüsnüniyet, hasbîlik göremiyorum.

Toparlayalım. Başbakan’ı severim lakin Çamlıca’yı daha çok severim.

Hayır Çamlıca’da arsam, yatırımım, akrabam esteğim-kösteğim yoktur. Köprüden geçerken seyrederim sadece. Oraya vaktiyle hangi akıllının anten kalabalığı bulaştırdığını düşünür ta’nederim. Çamlıca’ya yapılacak en büyük kamu hayırı, antenleri söktürüp gözden nihan etmektir. Yerine ise hiçbir şey yapılmamalıdır. Cami bile. Çamlıca öyle güzel çünkü. Onun siluetinin tabii güzelliği kendine yetişir, ayrıca İslâmi makyaj filan da gerekmez.

İs-te-mi-yo-ruuum!

Oh be; bir rahatladım, bir rahatladım.

(Zaman-10 Haziran 2012)

Hiç yorum yok: